Kırmızı

Mayıs 25, 2017
Kırmızı çantası, kırmızının verdiği sıcaklığın tam zıttını veren soğukluğa sahip mavi renkli içindeki kıyafeti asla göstermeyen dizlerinin iki üç parmak üzerinde biten mantosu ve uzun, ince topuklu, bir topuğu kırık, sivri burunlu, çamura bulanmış simsiyah ayakkabılarıyla gölün etrafında sanki hiçbir şey olmamış gibi yürüyordu saat sabaha karşı altıda. Sabahtan beri yaşadığı duygu değişimlerini hiçbir önemi yokmuş gibiydi. Havanın yeni yeni ışıldamasına karşın akmış rimellerini başkalarını görmesini ve kendisinin yardıma muhtaç biri olduğunu düşünmelerini önemleyerek özenle taktığı o koskoca siyah gözlüğü. İnsanları en çok da çeken buydu aslında ona karşı. Bu kadar katı, "duygusuz" olmayı nasıl başarabildiğini öğrenmeye çalışıyorlardı. Ama yapamıyordu aslında. Tabiki de bunu kimseye söylemiyordu.

Kırmızıya çalan kahverengi gözlerinin içindeki gizem yetiyordu herkese. Etrafındakileri çekip fazla yakınlaştıklarında onları geriye iten şeydi onlar. Herkesten farklı olarak ilk defa o uzaklaşmamıştı ama o gözlerinin haykırışlarına karşın. İlk defa birisi onu gözlerine rağmen sevmişti, her şeyine rağmen. Onunla olmak istemişti. Belki de ona sahip olmak. Ama mahvetmişti o her zamanki yaptığı gibi. O mükemmel günü o şekilde sonlandırmıştı. Şu hayatta kendisini seven tek adamdan soğutmuştu kendini.

Kıpkırmızı olmaya başlamıştı hava güneşin yeni yeni doğmasıyla. Gün doğumuyla havaya gelen o hafif esinti mantosunun içine girmiş, elbisesinin hafif kumaşından içeri süzülerek tenine hafifçe dokunmuş ve onun ürpermesine sebep olmuştu. Soğuk havaları severdi aslında. Daha doğrusu o havanın hissettirdiklerini severdi. Sadece kendisinin yanlız ve soğuk olmadığını hatırlatırdı bu havalar. Aynı onun da anlattığı gibi. Kendisini öperken yavaşça yüzüne yaklaşmasını, kendisini incelemesini hatırlıyordu. Dudaklarına gözlerini taktı ve onları istermişçesine kendi dudaklarını ısırdı. Evet istiyordu onu. Hayatında ilk defa bir başkasını istiyordu bu kadar vahşice ama aynı zamanda bu kadar da masumca. Adam onu öptüğünde sanki bambaşka bir yere gitmişti. Artık ne hayat umrundaydı ne de başka bir şey. Gözlerinden akan damlalar öpüşmenin tadını değiştiriyordu. Adam geriye çekti kendisini. Ne olduğuna baktı. Neden ağladığına. Anlam veremedi. Kadın, adamın kendisini istemediğini düşünüp kaçtı. Arkasına bile bakmadan. Sadece koşmaya başladı. Nereye bastığına dikkat etmiyordu. Çamurun içine girdi. Ayakkabısının topuğunu kırdı. Asla yavaşlamadı ama. İki sokak ötedeki parka varana kadar koştu. Parka ulaşınca ağlamaya başladı. Rimeli akıp bütün suratını simsiyah yapana, güneş doğup ışığıyla herkesin içinde onu o halinden dolayı utandırana, adamı düşünmeyi bırakıp bir saat sonraki işi için hiçbir şey olmamış gibi davranabilene kadar. Oturdu ve sadece ağladı...


  • Sadece yazı yetmez, fotoğraf da görmek istiyorum diyorsanız tumblr hesabıma da beklerim...

Şarkı önerileri:

10 yorum:

  1. hımm ya sonu çok hüzünlüü. sen okumak ne güzel amaa yineee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ya biraz öyle oldu ^-^ Teşekkür ederiiim :)

      Sil
  2. Kırmızı bende iyi şeyler çağrıştırmıyor nedense.Bu da hüzünlü bitti.Benim için her kırmızıdan sonra olduğu gibi.Kaleminize,yüreğinize sağlık.:)Bu arada Deeptone sayesinde sizi keşfettim.Bir kahve molası vermek isterseniz bize de beklerim.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim için de hüzünlü bir renktir kırmızı. Beğendiğinize çok sevindim ^-^ Hoşgeldiniz diyelim öncelikle, size de uğruyorum o zaman bir kahve molasına :)

      Sil
    2. Kahve içmeye gelmeniz beni çok memnun etti.Yazılarınızı takip etmek için izle butonunuzu göremedim.Acaba nereye gizlendi ki?

      Sil
    3. Düzelttim şimdi gelmiş olması gerekiyo sağ bloğa :)

      Sil
  3. Ayyyy nihayet buldum takip butonunu :)) Sevgilerimle :))

    YanıtlaSil
  4. Sade ve Derinden geldim. Bende hep piyano çalmak istemişimdir :) Artık takipteyim

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.