İç Ses
Yıl olmuş kaç? Benden hala arkadaşlar
için yakınmamı beklemiyorsun değil mi? Hayır artık bu zamanlarda olan şeyler
için üzülemiyor insan. Onlara zaten alışmış oluyor. Bizi üzen şeyler
olmayanlar. Onların neden olmadıklarını sorgulamamız. Ya da neden
olmayacaklarını. Bütün bunlara neden üzülüyorsun ki? Yapacağın tek şey elindekileri
düşünüp mutlu olmak. Gerçekten o kadar da zor bir şey değil. Denemelisin bence.
Hayır, hiç sanmıyorum. Gerçekten o kadar kolay bir şey değil. Eğer bu kadar
kolay olsaydı herkes yapardı değil mi? O zamanda hiç kimse mutsuz olmazdı.
Dünyadaki herkes çok mutlu olurdu (!) ki o zaman da mutluluğun bir anlamı
kalmazdı. Bak yine kötü. Gerçekten şaşırtıyorsun beni. Nasıl yapabiliyorsun
bunu. Bu kadar olumlu bir şeyden bile olabilecek en olumsuz şeyi çıkarttın ya
tebrik ediyorum seni. Aslında bu kadar zorlamasan kendini, mutlu olabilirsin
belki. Ya da bir görsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu. İnsanlardan uzak
kalmanın değil, yakın olmanın verdiği huzuru. Ayrılamazsın bir daha o
duygulardan. Arar hep içinden bir parça onu. Sen istemesen bile götürür o duyguların
yanına seni. Sen de anlarsın ne kadar çok özlediğini onları. Ah, lütfen. Böyle edebi konuşunca
kazanabileceğini mi sanıyorsun beni. Artık dinlemiyorum seni. Rahat bırak beni.
Uzaklaşmak isterken tutuyorsun her seferinde. Geri çekiyorsun. Kopamıyorum.
Senden kopamadıkça da başkalarından kopuyorum. İroni yaratıyorsun içimde.
Bundan kurtulmamı bekliyorsun ama yaratıcısı sensin bunun. Labirente koyulmuş
fare gibiyim. Sen de deneyi yapan. Ben çıkışa yaklaştıkça yeni yollar
ekliyorsun, benim kafamı karıştırıp başka yerlere yönlendiriyorsun. Bana
diyene bak. Kim konuşuyor acaba dolambaçlı bir şekilde şimdi. Ben, senim. Anla
artık bunu. Sok kafana. Sadece kabul etmediğin bir tarafınım. Arka plana
attığın anılarının oluşumuyum. Kaçamazsın benden asla. Terk edemezsin de.
Bırakamazsın beni. Beni bıraktığın an bu hayatı da bırakmış olacaksın. Dalga
geçmeyi bırak artık benimle. Sen benim hiçbir şeyim değilsin. Sadece bir
sessin. Ne bir kişiliksin, ne de bir kişiliğin oluşumusun. Seni bırakabilirim
istediğim zaman. Sadece yalnız kalmaya hazır değilim daha. Niye kimseye
bahsetmedim sanıyorsun. Eğer beni kıskanıp seni benden almaya kalkarlarsa
yalnız kalırım ben. Kiminle konuşurum o zaman? Kime yakınırım? Ya da kiminle
kavga ederim? Seninle yapıyorum bunların hepsini. Beni her daim sinir etsen de
en yakınım olduğun gerçeğini göz ardı edemem. Özür dilerim. Seni sinirlendirmek
istememiştim. Sadece artık içimde kaldırabileceğimden fazla bir yük oldu. Artık
söylemek istiyorum içimdekileri başkalarına da. Ama seni alacaklarından
korkuyorum hala. Ya da onların almalarından değil. Senin gitmenden korkuyorum.
Yalnız kalma korkum depreşiyor galiba. Yalnız kalabileceğimi biliyorum
aslında. O kadar güçlü olduğumu
düşünüyorum. Ama bunun gerçek olacağı hissi bile beni kötü yapmaya yetiyor. Tamam,
artık abartma o kadar. Benim hiçbir yere gittiğim yok. Kimsenin de beni aldığı.
Senden beni kimse ayıramaz. Manevi olarak söylemediğimi belirtmek istiyorum
burada. Daha önce de söylediğim gibi bizim ayrılmamız ikimizin de sonu anlamına
gelir.
Yeni bir
gün daha. Aman ne güzel. Güzelce giyinip aşağıya kahvaltıya inmem gerekiyor.
Annem çağıracak birazdan. Her gün aynı şeyleri tekrarlamaktan iflahım kurudu
artık. Hayatıma yeni renkler katmam gerekiyor. Değişik şeyler yapmalıyım. Belki
bugün sınıftan birisinin evine gideriz ne dersin? Sınıfta seninle konuşacak
birisini bulursan gidebiliriz belki. Yine kırıcı olmaya başlıyorsun ama.
Benimle konuşuyorlar buradakiler. Bir önceki okuldakiler gibi en azından bana
garip garip bakıp benden kaçmıyorlar. O zamanlarda yanımda olduğun için
teşekkürler tekrar bu arada. Arkadaşlığımız için önemli bir dönüm noktası
olduğuna inanıyorum o yılın. Yıllar geçti üzerinden ve hala teşekkür etmeye
devam ediyorsun. Ne dememi bekliyorsun ki? “Önemli değil”, “Kim olsa aynı şeyi
yapardı” veya “Ben yapmayacağım da kim yapacak”. Olabilecek üç seçenek de
bunlar. Ama eğer sen bu teşekkür etmelere biraz daha devam edersen benim
cevaplarım bu üçünden birisi olmayacak. Fazla sinirlisin bence bu aralar.
Gerçekten rahatlamaya ihtiyacın var. Neden hiç çıkmıyorsun ki tatile? İyi gelir
sana da. Bak biz her sene, kışın annem ve babamla gideriz güzel bir otele.
Mutlaka en güzel manzaralı odayı isteriz. Dik yamacın tam dibindeki o güzel
otelde her akşam şömine karşısında annemler şaraplarını yudumlarken
oyuncaklarımla oynarım ben de. Otele her gidişimizde bana otel sahibi saat
verirdi değişik değişik. Ama son yıllarda hep aynı saati vermeye başladı. Hatta
git gide saat eskiyerek geliyordu. Ama sorgulamamayı öğrendim artık. Çünkü kaç
kere sorarsam sorayım asla bana cevap vermiyordu. Çok da sevmiyordu bence beni.
Seni sevmeyen bir kişi bile yok burada rahat ol sen. Herkes seviyor seni. Hem
bak o tatile gitmene, ya da gitmemize, birkaç gün kaldı. Biraz daha dayan
sınıftakilere. Anlamıyorsun işte sınıftakilerle hiçbir sorunum yok benim.
Seviyorlar hepsi beni. Bu arada aşağıya inmemiz gerekiyor artık. Annem çok
kızacak. Hazırladığı kahvaltının soğutulmasından nefret eder.
Hazır
mısın? Gidiyoruz artık. Babam arabada bekliyor. Bekletilmekten hiç hoşlanmaz.
Bunu sen de biliyorsun. Tamam, ben hazırım. Kendine bak önce sen. Çantasını
hazırlaması gereken kişinin sen olduğunu farkına varmalısın. Eğer sen hazırsan
ben de hazır oluyorum. Tamam, hadi inelim artık aşağıya. Bak araba orada
görüyor musun? Annemin en sevdiği renk hem de. Kan kırmızısı. Anlayamıyorum bu
rengi bu kadar çok sevmesinin sebebini.
Sonunda
vardık otele. Ne kadar güzel değil mi? İnsana huzur veriyor. Bak yine o amca.
Yürüyor bana doğru. Yine elinde aynı saat. Ve biraz daha eskimiş. Asla
anlayamayacağım galiba. Ve babam her zamanki gibi otele girdiğimiz an koşarak
odaya giyinmeye gidiyor. Kayak tutkusunu hiçbir zaman anlayamadım. Biz de
annemle yavaşça bavulları odaya taşıyoruz. Yardım etmeye ne dersin. Artık
uyanmanın vakti geldi. Yoruldum anlatmaktan olayları. Buradayım zaten
uyumuyorum. Sen konuşurken, böyle susmazken nasıl uyuyabileceğimi sanıyorsun.
Öğrenemediğim tek şey ses varken uyumak galiba. Yapamıyorum, olmuyor. Sanki o
sesler gözlerimi kapattığımda üzerime üzerime geliyor gibi. Tamam, bir
dahakine uyumadan önce haber verirsin, konuşmam. Odadaki değişiklikleri fark
ettin mi? Senelerdir geldiğimiz odadan çok daha farklı. Hatta bak duvara bir
yazı var fark ettin de mi?
“Beş yıl önce otelimizin yanına
kurulu olduğu dağda bir erozyon olayı yaşanmıştır. Bu erozyon sonucu otelimiz
tamamen yıkılmıştır. Ve içinde bulunan müşterilerimizden iki kişi hayatını
kaybetmiştir. Evlendikleri ilk yıldan beri buraya gelen çiftimiz buraya gelişlerinin
onuncu yılını kutluyorlardı. Her sene mutlaka aynı odada kalan bu çiftimizin o
sene çocukları olmuştu. Erozyon olduğu sırada odada olan çift kayaktan yeni
dönmüşlerdi. Çocuklarını ortalarına alarak uyuyorlardı. Bir anda her yerden
yıkılma sesleri gelmeye başlamıştı. Bu çiftimizin odası dağa en yakın tarafta
olduğu için en çok etkilenen oda onlarınki olmuştu. Uyanıp kaçmaya fırsat
bulamadan karların yıktığı çatı çiftimizin ölümüne sebep oldu. Ortalarında
uyuyan çocukları ise anne babasının sayesinde kurtulabilmişti. Ama gözlerini
açmayı başardığında suratının hemen yanında yüzü kanlar içerisinde olan
annesini görmüştü. Bir yandan onun şokunu yaşarken bir yandan da babasının onu
korumaya çalışırken babasının cebinde olan cep saatinin ona batmasıyla oluşan
acıyla kıvranıyordu. Bütün bunlar o yaştaki bir bebeğe fazla geldiğinden dolayı
o günden beridir buraya en yakın hastanede tedavi olmaktadır. Otelimiz her sene
o gün yıllık karımızın yüzde onunu o çocuğun şu anda bulunduğu akıl hastanesine
bağışlamaktadır.”
- Sadece yazı yetmez, fotoğraf da görmek istiyorum diyorsanız tumblr hesabıma da beklerim...
Şarkı önerileri:
Hiç yorum yok: