İç Ses

Kasım 14, 2016
Yıl olmuş kaç? Benden hala arkadaşlar için yakınmamı beklemiyorsun değil mi? Hayır artık bu zamanlarda olan şeyler için üzülemiyor insan. Onlara zaten alışmış oluyor. Bizi üzen şeyler olmayanlar. Onların neden olmadıklarını sorgulamamız. Ya da neden olmayacaklarını. Bütün bunlara neden üzülüyorsun ki? Yapacağın tek şey elindekileri düşünüp mutlu olmak. Gerçekten o kadar da zor bir şey değil. Denemelisin bence. Hayır, hiç sanmıyorum. Gerçekten o kadar kolay bir şey değil. Eğer bu kadar kolay olsaydı herkes yapardı değil mi? O zamanda hiç kimse mutsuz olmazdı. Dünyadaki herkes çok mutlu olurdu (!) ki o zaman da mutluluğun bir anlamı kalmazdı. Bak yine kötü. Gerçekten şaşırtıyorsun beni. Nasıl yapabiliyorsun bunu. Bu kadar olumlu bir şeyden bile olabilecek en olumsuz şeyi çıkarttın ya tebrik ediyorum seni. Aslında bu kadar zorlamasan kendini, mutlu olabilirsin belki. Ya da bir görsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu. İnsanlardan uzak kalmanın değil, yakın olmanın verdiği huzuru. Ayrılamazsın bir daha o duygulardan. Arar hep içinden bir parça onu. Sen istemesen bile götürür o duyguların yanına seni. Sen de anlarsın ne kadar çok özlediğini onları. Ah, lütfen. Böyle edebi konuşunca kazanabileceğini mi sanıyorsun beni. Artık dinlemiyorum seni. Rahat bırak beni. Uzaklaşmak isterken tutuyorsun her seferinde. Geri çekiyorsun. Kopamıyorum. Senden kopamadıkça da başkalarından kopuyorum. İroni yaratıyorsun içimde. Bundan kurtulmamı bekliyorsun ama yaratıcısı sensin bunun. Labirente koyulmuş fare gibiyim. Sen de deneyi yapan. Ben çıkışa yaklaştıkça yeni yollar ekliyorsun, benim kafamı karıştırıp başka yerlere yönlendiriyorsun. Bana diyene bak. Kim konuşuyor acaba dolambaçlı bir şekilde şimdi. Ben, senim. Anla artık bunu. Sok kafana. Sadece kabul etmediğin bir tarafınım. Arka plana attığın anılarının oluşumuyum. Kaçamazsın benden asla. Terk edemezsin de. Bırakamazsın beni. Beni bıraktığın an bu hayatı da bırakmış olacaksın. Dalga geçmeyi bırak artık benimle. Sen benim hiçbir şeyim değilsin. Sadece bir sessin. Ne bir kişiliksin, ne de bir kişiliğin oluşumusun. Seni bırakabilirim istediğim zaman. Sadece yalnız kalmaya hazır değilim daha. Niye kimseye bahsetmedim sanıyorsun. Eğer beni kıskanıp seni benden almaya kalkarlarsa yalnız kalırım ben. Kiminle konuşurum o zaman? Kime yakınırım? Ya da kiminle kavga ederim? Seninle yapıyorum bunların hepsini. Beni her daim sinir etsen de en yakınım olduğun gerçeğini göz ardı edemem. Özür dilerim. Seni sinirlendirmek istememiştim. Sadece artık içimde kaldırabileceğimden fazla bir yük oldu. Artık söylemek istiyorum içimdekileri başkalarına da. Ama seni alacaklarından korkuyorum hala. Ya da onların almalarından değil. Senin gitmenden korkuyorum. Yalnız kalma korkum depreşiyor galiba. Yalnız kalabileceğimi biliyorum aslında.  O kadar güçlü olduğumu düşünüyorum. Ama bunun gerçek olacağı hissi bile beni kötü yapmaya yetiyor. Tamam, artık abartma o kadar. Benim hiçbir yere gittiğim yok. Kimsenin de beni aldığı. Senden beni kimse ayıramaz. Manevi olarak söylemediğimi belirtmek istiyorum burada. Daha önce de söylediğim gibi bizim ayrılmamız ikimizin de sonu anlamına gelir.

Yeni bir gün daha. Aman ne güzel. Güzelce giyinip aşağıya kahvaltıya inmem gerekiyor. Annem çağıracak birazdan. Her gün aynı şeyleri tekrarlamaktan iflahım kurudu artık. Hayatıma yeni renkler katmam gerekiyor. Değişik şeyler yapmalıyım. Belki bugün sınıftan birisinin evine gideriz ne dersin? Sınıfta seninle konuşacak birisini bulursan gidebiliriz belki. Yine kırıcı olmaya başlıyorsun ama. Benimle konuşuyorlar buradakiler. Bir önceki okuldakiler gibi en azından bana garip garip bakıp benden kaçmıyorlar. O zamanlarda yanımda olduğun için teşekkürler tekrar bu arada. Arkadaşlığımız için önemli bir dönüm noktası olduğuna inanıyorum o yılın. Yıllar geçti üzerinden ve hala teşekkür etmeye devam ediyorsun. Ne dememi bekliyorsun ki? “Önemli değil”, “Kim olsa aynı şeyi yapardı” veya “Ben yapmayacağım da kim yapacak”. Olabilecek üç seçenek de bunlar. Ama eğer sen bu teşekkür etmelere biraz daha devam edersen benim cevaplarım bu üçünden birisi olmayacak. Fazla sinirlisin bence bu aralar. Gerçekten rahatlamaya ihtiyacın var. Neden hiç çıkmıyorsun ki tatile? İyi gelir sana da. Bak biz her sene, kışın annem ve babamla gideriz güzel bir otele. Mutlaka en güzel manzaralı odayı isteriz. Dik yamacın tam dibindeki o güzel otelde her akşam şömine karşısında annemler şaraplarını yudumlarken oyuncaklarımla oynarım ben de. Otele her gidişimizde bana otel sahibi saat verirdi değişik değişik. Ama son yıllarda hep aynı saati vermeye başladı. Hatta git gide saat eskiyerek geliyordu. Ama sorgulamamayı öğrendim artık. Çünkü kaç kere sorarsam sorayım asla bana cevap vermiyordu. Çok da sevmiyordu bence beni. Seni sevmeyen bir kişi bile yok burada rahat ol sen. Herkes seviyor seni. Hem bak o tatile gitmene, ya da gitmemize, birkaç gün kaldı. Biraz daha dayan sınıftakilere. Anlamıyorsun işte sınıftakilerle hiçbir sorunum yok benim. Seviyorlar hepsi beni. Bu arada aşağıya inmemiz gerekiyor artık. Annem çok kızacak. Hazırladığı kahvaltının soğutulmasından nefret eder.

Hazır mısın? Gidiyoruz artık. Babam arabada bekliyor. Bekletilmekten hiç hoşlanmaz. Bunu sen de biliyorsun. Tamam, ben hazırım. Kendine bak önce sen. Çantasını hazırlaması gereken kişinin sen olduğunu farkına varmalısın. Eğer sen hazırsan ben de hazır oluyorum. Tamam, hadi inelim artık aşağıya. Bak araba orada görüyor musun? Annemin en sevdiği renk hem de. Kan kırmızısı. Anlayamıyorum bu rengi bu kadar çok sevmesinin sebebini.

Sonunda vardık otele. Ne kadar güzel değil mi? İnsana huzur veriyor. Bak yine o amca. Yürüyor bana doğru. Yine elinde aynı saat. Ve biraz daha eskimiş. Asla anlayamayacağım galiba. Ve babam her zamanki gibi otele girdiğimiz an koşarak odaya giyinmeye gidiyor. Kayak tutkusunu hiçbir zaman anlayamadım. Biz de annemle yavaşça bavulları odaya taşıyoruz. Yardım etmeye ne dersin. Artık uyanmanın vakti geldi. Yoruldum anlatmaktan olayları. Buradayım zaten uyumuyorum. Sen konuşurken, böyle susmazken nasıl uyuyabileceğimi sanıyorsun. Öğrenemediğim tek şey ses varken uyumak galiba. Yapamıyorum, olmuyor. Sanki o sesler gözlerimi kapattığımda üzerime üzerime geliyor gibi. Tamam, bir dahakine uyumadan önce haber verirsin, konuşmam. Odadaki değişiklikleri fark ettin mi? Senelerdir geldiğimiz odadan çok daha farklı. Hatta bak duvara bir yazı var fark ettin de mi?


“Beş yıl önce otelimizin yanına kurulu olduğu dağda bir erozyon olayı yaşanmıştır. Bu erozyon sonucu otelimiz tamamen yıkılmıştır. Ve içinde bulunan müşterilerimizden iki kişi hayatını kaybetmiştir. Evlendikleri ilk yıldan beri buraya gelen çiftimiz buraya gelişlerinin onuncu yılını kutluyorlardı. Her sene mutlaka aynı odada kalan bu çiftimizin o sene çocukları olmuştu. Erozyon olduğu sırada odada olan çift kayaktan yeni dönmüşlerdi. Çocuklarını ortalarına alarak uyuyorlardı. Bir anda her yerden yıkılma sesleri gelmeye başlamıştı. Bu çiftimizin odası dağa en yakın tarafta olduğu için en çok etkilenen oda onlarınki olmuştu. Uyanıp kaçmaya fırsat bulamadan karların yıktığı çatı çiftimizin ölümüne sebep oldu. Ortalarında uyuyan çocukları ise anne babasının sayesinde kurtulabilmişti. Ama gözlerini açmayı başardığında suratının hemen yanında yüzü kanlar içerisinde olan annesini görmüştü. Bir yandan onun şokunu yaşarken bir yandan da babasının onu korumaya çalışırken babasının cebinde olan cep saatinin ona batmasıyla oluşan acıyla kıvranıyordu. Bütün bunlar o yaştaki bir bebeğe fazla geldiğinden dolayı o günden beridir buraya en yakın hastanede tedavi olmaktadır. Otelimiz her sene o gün yıllık karımızın yüzde onunu o çocuğun şu anda bulunduğu akıl hastanesine bağışlamaktadır.”


  • Sadece yazı yetmez, fotoğraf da görmek istiyorum diyorsanız tumblr hesabıma da beklerim...

Şarkı önerileri:

    Hiç yorum yok:

    Blogger tarafından desteklenmektedir.