Korku
İçeriden
sesler geliyordu yine. Annemin yavaş yavaş parçalanmasının sesi. En başlarda o
sesleri her duyduğumda kalbimin bir parçasını kırıyorlar gibi hissetmiştim.
Benim kalbimi parçalıyorlardı. Ama artık hissizleştim. İçeriden gelen seslere
aldırmadan yaşantıma devam ediyorum. Bazen bu beni çok zorluyor. Bir parçamın içeride olduğunu düşününce canım yanıyor. Bana
ulaşmaya çalışırken ki gözleri canlanıyor kafamda. O gözlerin gördüğü onca an
sanki film perdesine yansımış gibi geçiyor. İzliyorum o anları.
Yaşanmışlıkları, yaşayanları. Ama artık tepkisiz kalıyorum. Hareket edemiyorum.
Bana ihtiyacı olduğunu bildiğim gibi beni istemediğini de biliyorum.
Her akşam olduğu
gibi bugün de aynı saatte başlamıştı. Yaklaşık son birkaç aydır olan bu olay
aslında daha önceden başlamıştı. Önceleri sadece kalbini kırıyordu. Söylediği
sözlerle, eve getirdiği kadınlarla yavaşça parçalıyordu güzel annemin kalbini.
Daha sonra bu artık yetmemeye başlamıştı. Ona dokunmadan onun acısını
hissetmiyordu sanki. Manevi şiddet yavaş yavaş fiziksele dönmüştü.
İlk yaptığı günü
hatırlıyorum da. O akşam eve sarhoş gelmişti babam olacak o adam. Genellikle
eve böyle gelirdi ancak daha önce onu hiç bu kadar kızgın görmemiştim.
Kulaklarından duman çıkıyordu ve yüzü kıpkırmızı olmuştu. Elleri yumruk
şeklindeydi. Sıkmayı biraz abarttığı ellerindeki damarlar her an fırlayacak
gibiydi. Tırnakları yavaş yavaş derisini delmeye başlamıştı. Kan akıyordu.
Üzerine yürüdü annemin. Ona sanki onun karısı değil de gecenin bir saatinde
ıssız bir köşe başında gördüğü, onun istediği her şeyi yapmak üzere emir almış,
ucuz bir insan gibi bakıyordu. Tiksiniyordu annemden. Ona ilk tokat atışında
bunu çok iyi hissettirmişti. Sanki ona değerse eli kirlenecek gibi
hissediyordu.
Ama
daha sonra o da alıştı. Artık elinin kirlenmesinin verdiği korkudan çok,
elindeki kiri annemin suratına sürmeliymiş gibi hissediyordu. Annemin çıkardığı
acı dolu inlemeler ona daha çok zevk veriyordu ve ona ardı arkası kesilmeyen
tokatlar atmasına sebebiyet veriyordu. Yaşadığı bütün hayat boyunca hissettiği
ezikliklerin, yaşadığı suçlamaların, kötü anların acısını çıkarırcasına
vuruyordu. Karşısındakinin bir insan ya da cansız bir nesne olup olmamasını
umursamıyordu. Onun için önemli olan tek şey kendi içindeki o patlamayı
dışarıya salmaktı. Çünkü biliyordu ki bu patlamayı evde bütün gün oturup onu
bekleyen, kendisine hizmet etmek dışında hiçbir işi olmayan bu kadından başka birisiyle paylaşamazdı. Kendinden daha
aşağıda gördüğü başka kimse yoktu. Herkesi kendinden üstün görüyordu ve bu her
geçen gün onun canını daha çok sıkıyordu. Yaptığı bütün işleri, söylediği
sözleri onaylatmak için birisine ihtiyaç duyuyordu. Bu ihtiyacından dolayı da
kendisine kızıyordu. Bu kızgınlığı da vurarak atıyordu.
Odamın
kapısını yavaşça araladım ve içeriye baktım. Her an kapıma doğru gelebilecek
olan bir eşyadan dolayı tetikte durarak odayı inceledim. Kimse yoktu. Her şey
yerli yerinde duruyordu. Işıklar açıktı. Televizyon çalışıyordu. Kimseye ya da
hiçbir şeye bir şey olmamıştı. Her
şey sapasağlamdı. Gözüm annemle babamı aradı. Bütün odaya göz gezdirdikten
sonra buldum onları. Salonun en köşesinde duruyorlardı. Birbirlerine sarılmış
bir halde çok mutlu görünüyorlardı. Göz bebeklerinden birbirlerine olan aşkları
anlaşılabiliyordu. Seviyorlardı birbirlerini, hem de çok. Bütün o geçirecekleri
yıllardan habersiz gülümsüyorlardı. Küçük bir çerçevenin içinden bana doğru
bakıyorlardı. Sanki hiçbir şeyin
göründüğü kadar mükemmel olmadığını anlatabilmek için. Ya da sadece benden
artık onları bırakmamı istedikleri için.
- Sadece yazı yetmez, fotoğraf da görmek istiyorum diyorsanız tumblr hesabıma da beklerim...
Şarkı önerileri:
offff ya çok etkileyici. ya sen yazarken başka birisi oluyon galibaaaa :)
YanıtlaSilAy teşekkür ederiim :) cidden böyle yazınca kendimi değişik hissediyoruum ^-^
Sil